YAHUDİLİKTE TEMEL KAVRAMLAR > İslâm ve Yahudiler {4},

Sara YANAROCAKOrtaçağ`da diasporada yaşayan Yahudilerin en büyük açmazlarından biri onlara atılan kan iftiralarıydı. Bu iftiraların sonucunda yüzlerce Yahudi katliamlar sonucu öldürüldü. Kan iftiraları 20. yüzyıla kadar tüm hızı ve dehşetiyle devam etti

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yusuf BESALEL

Arap yönetim çevrelerinde zımmilerin her zaman hazır ve nazır varlığı, Yahudiler’i Hıristyan Kuzey Avrupa Yahudiler’i için tasarlanamayacak derecede devlet işlerine bulaştırdı. Hesday İbn Şeprut, onuncu yüzyıl Kordobası’ndaki Endülüs Halfeliği’nin diplomasisinde önemli bir rol oynadı. Bir yüzyıl sonra Granada’daki Berberi krallığının Yahudileri de, cemaatlerinin liderleri Samuel a Nagid’in vezir ve ordu komutanı hizmeti vermesinden benzer bir onur duydular. Fakat aslında Yahudiler’in yetkilerine sınırlamalar vardı. Müslümanlar’a patron gibi davrandığı düşünülen birçok Yahudi yaşamını yitirdi. Hem Arap, hem de Yahudi  kaynakları, 1066’da Samuel’in oğlu ve halefi olan Joseph’in acımasızca katledilmesinin bu saray adamının giderek kibirli olmasından kaynaklandığını doğrular. Bu Osmanlı döneminde de geçerli bir olgudur (Bak: Yazar’ın “Osmanlı ve Türk Yahudileri” eseri) Saray’la ilişkilerinde çok sivrilen Yahudi liderlerin çoğu canından olmuştur. (Ester Kira, Yeşaya Aciman, Ezekiel Gabay, Çelebi Behor Karmona,... gibi). Esasen Ömer Paktı, maddeleri ile kimin yönettiğini, kimin yönetildiğini vurgulamak istemiştir. Bernard Lewis’in Arap ülkelerindeki Yahudiler’in Dünya Örğütü (WOJAC) temel kitabına göre, Yahudiler’e yönelik Arap baskısı, 1948 sonrasına özgün değildir ve bu durum, İslâm doğuşundan beri Araplar’la Yahudiler arasındaki lişkinin kaçınılmaz sonucudur... Yahudiler’e yönelik 20. Yıl arap zulmü; toplumsal ve dinsel bakımdan mağdur olan Yahudi’nin, Müslüman kitlelerin tepeden bakan tavrının, Müslüman yönetimlerinin keyfi politikalarının ve çıkardıkları mali güçlüklerin yükünü çektiği yüzyıllar süren bir geleneğin devam ve yoğunlaşmasıdır. (İsrail Devleti’nin varlığının kabul  edilmemesi görüşünde bu zihniyetin etkisi olduğu da düşünülebilir...)
Bununla beraber, Orta Çağ’da Yahudiler’in Müslümanlar’la sosyal ilişkileri Hıristiyanlar’la karşılaştırıldığında çok daha olumludur. Yahudi dini hukuku ile İslâm şeriatı arasındaki benzerlik, günlük yaşamdaki insani ilişkiler potansiyelini güçlendirmiştir. Örneğin hem Yahudi, hem Müslüman tüccarlar, faizcilik görüntüsüne karşın kredi işlemlerine geniş ölçüde gittiler. Gözde yöntemlerden biri, borçların sermaye yatırımı kılığı altında verilmesiydi. Müslüman fıkıhçılarının sözüyle: “Kredili satış, tüccar pratiğinin bir parçasıdır, tüccarın amacı olan kâr etmenin en etkili yoludur.” Yahudiler, kendi aralarında “iska” denilen Yahudiler arası faizi sınırlamak amacıyla, Talmud’da benzer bi araçtan daha esnek olduğu için İslâmî “commanda”yı benimsemişlerdir... Sunnî İslâm’da Yahudiler’den ve Hıristyanlar’dan uzak durmak için Hıristyanlar’ınkine eş ideolojik, ya da teolojik gerekçe yoktur. İbn Kayyum el-Cevziye’ye göre; Müslümanlar gayrimüslümlere taziyeye gidebilirler, doğum, hastalıktan kurtulma, vb. gibi vesilelerle onlara iyi dileklerini bildirebilirler. Fakat dini kutsal günleri kutlanamaz...

devam edecek...
Kaynakça: "Yahudilik
Ansiklopedisi", Cilt I, II, III
Yusuf Besalel